ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI SUÇU

1.GENEL AÇIKLAMA

            24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesi yeniden düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesindeki düzenleme aşağıdaki gibidir:

TCK m.103(Çocukların Cinsel İstismarı) madde metni;

(1) (Yeniden düzenlenen birinci ve ikinci cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;

a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.

(2) (Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/13 md.) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.

(3) Suçun; 

a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,

d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

 

İlgili madde ile genel açıklamalara geçmeden önce çocuk deyiminden ne anlaşılması gerektiğinin açıklanmasında fayda bulunmaktadır. TCK'ye göre çocuk kavramından henüz 18 yaşını doldurmamış olan kişi anlaşılır. (TCK m.6/1.b). 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu'na göre ise çocuk henüz erken yaşta ergin olmuş olsa bile; 18 yaşını doldurmamış olan kişiyi ifade etmektedir. (ÇKK m.3/1-a). Bu düzenlemeler ışığında Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesindeki suçun oluşması için ilgili kanunlar kapsamında çocuk sayılan kişilerin cinsel yönden istismar edilmesi gerekmektedir.

 

Söz konusu düzenlemenin 1. fıkrasında çocuğu cinsel yönden istismar eden kişinin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hükmün devamında ise cinsel istismar deyiminin anlamı açıklığa kavuşturulmaktadır. Cinsel istismar kavramı açıklanırken çocukların bulunduğu yaş aralığı dikkate alınmıştır. Bu hükme göre cinsel istismar; 15 yaşını tamamlamamış ya da tamamlamış olsa dahi fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve kavrama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış ve diğer çocuklara yani 15 yaşını tamamlamış olmakla birlikte 18 yaşını tamamlamamış çocuklara karşı sadece tehdit, cebir, hile ya da iradeyi etkileyen başka bir sebebe dayanan cinsel davranışlar anlamına gelmektedir. Birinci grup çocuklar için yapılan düzenlemede cinsel davranış, ikinci grup çocuklar için yapılan düzenlemede ise cinsel davranışlar şeklinde bir hüküm olması, uygulamada ikisinde de tek davranışın yeterli olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. 1. fıkraya 6545 sayılı kanun ile eklenen ek cümle ile cinsel istismar suçunun sarkıntılık seviyesinde kalması durumunda daha az ceza öngörülmüştür. Eğer bu durumda suçun faili de çocuk ise soruşturmanın ve kovuşturmanın yapılabilmesi için mağdur çocuğun velisinin veya vasisinin şikâyeti gerektiği hükme bağlanmıştır.

 

Söz konusu düzenlemenin 2. fıkrasında ise suçun temel şeklinin daha fazla cezayı gerektiren nitelikli hali düzenlenmiştir. Cinsel istismar, vücuda organ veya başka bir cisim sokulması sureti ile gerçekleştiriliyor ise suçun cezasının alt sınırı 16 yıl hapis cezasıdır. Ancak bu durumda mağdur 12 yaşını tamamlamamış ise ceza 18 seneden az olamaz.

 

Tüm bu açıklamalara bakıldığında çocukların cinsel istismarı suçunda, mağdurun yaşı, algılama yeteneğinin gelişmiş olup olmadığı, suçun hangi suret ile işlendiği, cebir, tehdit, hile ya da iradeyi etkileyen başka nedenlerin araç olarak kullanılıp kullanılmadığı önem arz etmektedir.

2.KORUNAN HUKUKSAL YARAR

            Çocukların cinsel istismarı suçunda başlıca korunan husus, çocuğun cinsel özgürlüğüdür. Bununla birlikte mağdurun yaşından kaynaklı olarak erken yaşta cinsel deneyimden uzak tutulması ve bu suret ile cinsel açıdan zarar görmemesi amaçlanmaktadır. Tüm bunlara ek olarak çocuğun sağlıklı ve olması gerektiği şekilde cinsel yönden gelişimi ve ilerleyişi de koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Söz konusu suçta ayriyeten mağdurun ruhsal bütünlüğü ile beraber fiziksel bütünlüğünün de koruma altına alınmaya çalışıldığı düşüncesindeyim.

3.SUÇUN MADDİ UNSURLARI

A.FAİL

            Çocukların cinsel istismarı suçu ile alakalı ilgili maddede suçun faili açısından herhangi bir ayırıcı özellik ya da nitelik aranmamıştır. Bu sebeple suçun faili herkes olabilir. İlgili düzenlemeden yola çıkıldığında, failin cinsiyeti açısından da göze çarpan bir özellik aranmadığından erkek ya da kadın herkes bu suçun faili olabilir. Fail açısından cinsiyet ayrımı yapılmadığı gibi, fail ile mağdurun aynı veyahut farklı cinsiyette olması açısından da bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple suçun faili ile mağduru farklı cinsiyette olabileceği gibi, aynı cinsiyette de olabilir. Söz konusu düzenlemede buna engel bir hüküm bulunmamaktadır. Failin kendisi de çocuk olabilir. Bu durumda eğer fail de çocuksa ve suç sarkıntılık düzeyinde kalmış ise soruşturma ve kovuşturmanın yapılabilmesi için mağdurun veli ya da vasisinin şikâyeti gerekmektedir.

B.MAĞDUR

            Genel açıklamalar kısmında çocuk kavramından ne anlaşılması gerektiğine değinilmiştir. Söz konusu açıklamalar doğrultusunda suçun mağduru 18 yaşından küçük herkes olabilir. Fail açısından yapılan bu açıklamalar, mağdur açısından da geçerlidir. Şu hâlde suçun mağdurunun cinsiyeti açısından bir ayrım yapılmadığı göz önüne alınırsa erkek ya da kadın herkes ancak çocuk olması koşulu ile bu suçun mağduru olabilir. Ayrıca bir kişi, mahkeme kararı ile veyahut da evlenme ile ergin kılınmış olabilir. Bu şekilde ergin kılınmış olan bir kimse dahi eğer 18 yaşından küçük ise, bu suçun mağduru olabilir.

            Kanun koyucu, çocukların cinsel istismarı suçunun oluşabilmesi açısından yaş gruplarını göz önünde bulundurarak üçlü bir ayrım yapmıştır;

  • 15 yaşını henüz tamamlamamış çocukların cinsel istismarı,
  • 15 yaşını tamamlamış olup kendisine yönelen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocukların cinsel istismarı,
  • 15-18 yaş grubunda olan çocukların, yalnızca cebir, tehdit, hile ya da iradeyi etkileyen başka bir sebebe dayalı olarak cinsel istismarı.

            Bu ayrıma bakıldığında, 15 yaşını doldurmuş çocukların kendisine yönelen cinsel davranışa karşı gösterdikleri rıza geçerli sayılmıştır. Yani rızanın suçun oluşmasını engelleyeceği düşünülmektedir. Ancak bu davranış cinsel davranış boyutundan çıkıp cinsel ilişki seviyesine varan bir duruma gelirse reşit olmayanla cinsel ilişki suçu oluşacaktır. Ayrıca eğer mağdur 12 yaşını doldurmamış ise cezanın artırılması yoluna gidilecektir. 15 yaşını doldurmuş olan bir çocuğun, kendisine yönelen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olup olmadığının tespiti uygulamada oldukça güçtür. 15 yaşına kadar olan çocukların ise kendisine yönelen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin olup olmadığına dair bir araştırma yapılmasına gerek yoktur. Çünkü kanun bu yaşa kadar olan çocukların algılama yeteneğinin gelişmemiş olduğu hususunun kesin bir karine olduğunu kabul etmektedir. Yani suçun işlendiği zaman mağdur 15 yaşını doldurmamış ise, kendisine yönelen fiile rıza göstermiş olsa dahi bu rıza kanunen geçersizdir. Mağdur 15 yaşını tamamlamış ise yani 16-18 yaş grubu içerisinde yer alıyorsa ancak bu durumda algılama yeteneğinin gelişmiş olup olmadığı yönünde araştırma ve inceleme yapılabilecektir. 16-18 yaş grubunda yer alan veyahut da 15 yaşını tamamlamamış olan çocuklara karşı ayrıca tehdide ve cebire başvurulmuşsa, bu durumda suçun nitelikli hali oluşacaktır. Ancak öte yandan, 16-18 yaş grubunda bulunup algılama yeteneği gelişmiş olan çocuklar açısından tehdit, hile, cebir veya iradeyi etkileyen başka bir nedenin varlığı suçun nitelikli hali değildir, suçun unsurudur.

C.FİİL-NETİCE-NEDENSELLİK BAĞI

            Çocukların cinsel istismarı suçunun maddi unsurunda söz konusu olan hareket 1. fıkranın a bendinde her türlü cinsel davranış, b bendinde ise cinsel davranışlar olarak düzenlenmiştir. 

            İlgili madde hükmüne bakıldığında bu suçtan bahsedilebilmesi için bulunması gereken başlıca husus cinsel davranıştır. Cinsel davranış, cinsel bir saik ile ya da cinsel arzuları ve hisleri tatmin etmek amacıyla gerçekleştirilen ve cinsel ilişki boyutuna varmayan her türlü harekettir. Suçun failinin gerçekleştirdiği cinsel davranışın, mağdur olan çocuğun bedensel açıdan dokunulmazlığını ihlal etmesi gerekmektedir. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. Şu hâlde, mağdur olan çocuğa karşı gerçekleştirilen ve bedensel bütünlüğünü ve dokunulmazlığını ihlal etmeyen nitelikteki davranışlar çocukların cinsel istismarı suçu kapsamında değerlendirilmemektedir. Bunlara ek olarak, 6545 Sayılı Kanun’un madde gerekçesinde de çocukların cinsel istismarı suçu bakımından fiziksel yani bedensel temas şartı arandığı belirtilmiştir.

            Suçun maddi unsurunu oluşturan hareket, vücuda organ ya da başka bir cisim sokmak sureti ile gerçekleştiriliyor ise bu durumda suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali oluşur. Organ sokma eyleminin bir erkek tarafından kadına karşı gerçekleştirilmesi mümkün olduğu gibi bir kadın tarafından da erkeğe karşı gerçekleştirilmesi mümkündür. Çünkü bu suçun faili kadın ya da erkek herkes olabilir. Ayriyeten sokulan organın penis olması da şart değildir. Dil, parmak ve penis doktrin uygulamasına göre organ sayılmaktadır ancak Yargıtay dili organ kapsamında değerlendirmemektedir.

D.SUÇUN NİTELİKLİ HALLERİ

1.Suçun Vücuda Organ veya Sair Bir Cisim Sokulması Suretiyle İşlenmesi (TCK m.103/2)

            Suçun bu nitelikli halinin gerçekleşmesi için vücuda anal, oral ya da vajinal yoldan organ veya başkaca bir cisim sokulması gerekmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda sokulan organın penis olması şart değildir, parmak, dil vb. organların sokulması suretiyle de bu suçun nitelikli hali işlenmiş olur. Ayrıca kalem, şişe gibi cisimlerin sokulması da bu nitelikli halin ihlali sonucunu doğurur. Suçun failinin bizzat kendisinin organ veya cisim sokması durumunda nitelikli hal gerçekleşmiş olur. Sokma eylemi 3. bir kişinin ya da mağdurun araç olarak kullanılması ile de gerçekleştirilebilir. Böyle bir durumda dolaylı faillik suretiyle işlenmiş nitelikli çocukların cinsel istismarı suçu oluşabilir. Bunlara ilaveten Yargıtay bir kararında failin, kendisine mağdurun organını sokturması suretiyle gerçekleşen olayda suçun nitelikli halinin oluşmayacağı yönünde bir karara varmıştır. (Yargıtay 14. CD'nin 02.03.2015 tarihli, E.2013/6245, K.2015/2305 sayılı kararı). Öte yandan eğer mağdur kendi kendine cisim sokmaya zorlanmış ise bu durumda da dolaylı faillik yoluyla suçun nitelikli halinin ihlal edildiğinin söylenmesinde sakınca yoktur. 

            Suçun bu nitelikli hali eşler açısından da geçerlidir. Eş kavramını Türk Medeni Kanunu açısından değerlendirmek gerekir. İlgili madde hükümlerine bakıldığında, evlenme ile eşler arasında evlilik bağı kurulmuş olur. Söz konusu birlik kurulduktan sonra resmi mahkeme tarafından boşanma kararı verilene kadar bu bağ devam eder. Evlilik dışı veyahut da günümüzde yaygın olan imam nikahı gibi yöntemlerle evlilik birliği kurduğunu düşünen insanlar Türk Medeni Kanunu açısından eş sayılmazlar.

            Ayrıca bu nitelikli halde de belirtildiği üzere, eğer mağdur suçun işlendiği sırada 12 yaşını doldurmamış ise, bu durumda verilecek cezanın alt sınırı 18 yıldır.

2.TCK m.103/3'te Öngörülen Nitelikli Haller 

            3. fıkrada yer alan nitelikli haller seçimliktir. Aynı olay içerisinde bu seçimlik hallerin birden fazla kez gerçekleşmesi durumunda dahi cezanın artırımı ancak bir kez yapılır ve bu artırım her seferinde yarı oranında olur.

a)Birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi; 

Bu nitelikli halin düzenlenmesindeki temel sebebin, mağdurun direncinin kırılmasını kolaylaştırması olduğu kanaati yaygındır. Birden fazla kişiden bahsedilebilmesi için en az iki kişinin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Fiilin birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi durumunda faillerin hepsinin cinsel istismarda bulunması şart değildir. Birlikte işlenmeden bahsedildiği için suça azmettiren ve yardım edenler bu kapsamda değerlendirilmemektedir. 

b)İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi; 

İnsanların toplu olarak bir arada yaşadığı yerlere öğrenci yurtları, okul pansiyonları, çocuk esirgeme kurumları veyahut da ceza infaz kurumları örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi yerlerde kalan kişilerin savunmasız olması ve suçun işlenmesinin kolay hale gelmesi sebebiyle nitelikli haller içerisinde yer almasında fayda bulunmaktadır. Ancak bir araya gelen kişiler, toplu olarak kalmaya iradi bir biçimde karar vermişse, herhangi bir cinsel istismar olayında bu nitelikli hal uygulama alanı bulamaz. Bu nitelikli halde insanların toplu olarak yaşaması yetmez, bu yaşama biçiminin sağladığı kolaylıktan da faydalanılması gerekmektedir.

c)Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından işlenmesi; 

Bu bentte sayılan biçimdeki ilişkilerin söz konusu olduğu durumlarda nitelikli halin uygulanabilmesi için o ilişkilerin mevcut olması yeterlidir. Evlat edinen açısından bakıldığında nitelikli halin uygulanabilmesi için suçun işlendiği zaman evlat edinme ilişkisinin var olması ve devam ediyor olması gerekmektedir.

d)Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından işlenmesi; 

Söz konusu ilişkilerin daimî olması şart değildir, bu ilişkiler geçici de olabilir. Ancak ilişkinin fiilin işlendiği sırada mevcut olması gerekmektedir. Eğitici, öğretici ya da bakıcının bağlı olduğu kuruluşun özel veyahut resmi olması ve bunlara ilaveten faaliyetlerin ücretli ya da ücretsiz verilmesi fark etmemektedir.

e)Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi; 

Bu bentte iki farklı husus düzenlenmiştir. Kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle bu suçun işlenmiş olması için failin kamu görevlisi olması yeterli değildir. Aynı zamanda failin, bu görevinin sağladığı nüfuzu da kötüye kullanması gerekmektedir. Söz konusu durumda mağdur olan kişi ile fail arasında bir hiyerarşik ilişki bulunması da gerekmemektedir. Suçun hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde ise önemli olan mağdur ile fail arasında bu türden bir ilişki yani hizmet ilişki mevcut olmalıdır. Söz konusu hizmet ilişkisi ücretli ya da ücretsiz olabilir. Veyahut da bu ilişki kamusal ve özel olabilir. Ayriyeten bu ilişkinin geçici ya da sürekli olması da mümkündür. Tüm bunlara ek olarak yazılı bir hizmet sözleşmesi mevcut olmayabilir. Sayılan bu hususlar önem arz etmemektedir. Önemli olan fail ile mağdur arasında bir hizmet ilişkisi olması ve bu ilişkinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılmasıdır.

3.Cinsel İstismarın, Birinci Fıkranın (a) Bendindeki Çocuklara Karşı Cebir veya Tehditle ya da (b) Bendindeki Çocuklara Karşı Silah Kullanmak Suretiyle Gerçekleştirilmesi (TCK m.103/4)

            1. fıkranın a bendindeki çocuklar 15 yaşını doldurmamış ya da doldurmuş olmakla birlikte eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve kavrama yeteneği olmayan çocuklardır. Suçun bu çocuklara karşı cebir veya tehditle işlenmesi suçun nitelikli halidir. Cebir kelime anlamıyla zor kullanma, zora başvurma demektir. Suç açısından cebrin anlamına bakıldığında ise cebir, mağdurun direncini kırmaya ve mağdurun, failin istek ve arzularına uygun hareket etmesine yol açan fiziki güçtür. Tehdit ise aslında mağdurun kendisine veya bir yakınına kötülük yapılacağının beyan edilmesidir ve bu irade beyanı geleceğe yöneliktir. 1.fıkranın a bendindeki çocuklara karşı cebire veya tehdide araç olarak başvurulması gerekmektedir. Cebire veya tehdide araç olarak başvurulmasından kasıt, suçun işlenmesinden önce ya da işlendiği esnada cinsel davranışın meydana gelmesi amacıyla kullanılmasıdır. 1. fıkranın b bendindeki çocuklar ise 16-18 yaş grubunda bulunan ve fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneği gelişmiş olan çocuklardır. Bu yaş grubunda bulunan çocuklara karşı suçun tehdit ya da cebirle işlenmesi suçun nitelikli hali değildir, suçun unsurudur. 16-18 yaş grubunda bulunan çocuklara karşı silah kullanılmak suretiyle bu suç işlenirse ancak o zaman suçun nitelikli hali oluşur. Silahın ne anlama geldiği Türk Ceza Kanunu'nun 6. maddesinde düzenlenmiştir. Silahın 1. fıkranın b bendindeki çocuğa karşı gösterilmiş olması dahi yeterlidir.

4.Suç Sonucu Mağdurun Bitkisel Hayata Girmesi veya Ölümü Hâli (TCK m.103/6)

            Bu fıkrada iki farklı nitelikli hal düzenlenmiştir. Suç sonucu mağdurun ölmesi durumunda neticesi sebebiyle ağırlaşmış bir suç söz konusudur. Bu durumda ise failin en azından taksirinin bulunması ancak mağdurun ölümünü istememiş olması gerekmektedir. Failin, ölüm neticesine yönelik kastı da var ise cinsel istismar suçunun yanında ayriyeten kasten öldürme suçunun da cezası verilebilir. Eğer mağdur suç sonucu bitkisel hayata girmiş ise bu durumda da bu nitelikli hal söz konusu olacaktır. Bitkisel hayat, beyin ölümünden farklıdır. Bitkisel hayata giren kişinin çok az da olsa iyileşip sağlıklı bir yaşama dönme ihtimali bulunmaktadır. Beyin ölümünde ise kişi, beyin fonksiyonlarını bir daha geri dönülemez şekilde kaybetmiştir. Söz konusu bu iki nitelikli halde de faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecektir.

5.Mağdurun 12 Yaşını Doldurmamış Olması

            6763 Sayılı Kanun ile getirilen bu düzenleme ile 12 yaşını henüz doldurmamış çocuklara karşı cinsel istismar suçunun işlenmesi durumunda faile verilecek cezalar artırılmıştır. Mağdurun fiilin işlendiği zamanki yaşı esas alınarak nitelikli hal değerlendirmesi yapılır.

4.SUÇUN MANEVİ UNSURU

            Çocukların cinsel istismarı suçu kastla işlenebilen bir suçtur. Söz konusu kast genel kasttır. Ancak bu suçun olası kastla da işlenmesi mümkündür. Bu suçta failin saiki önem arz etmemektedir. Failin kastının suç tipinde mevcut olan tüm unsurlara yönelik olması gerekmektedir. Bu unsurlar; mağdurun yaşı, algılama yeteneğinin olup olmaması, cinsel davranışın mevcut olup olmadığı gibi unsurlardır. Eğer fail bu konularda yanılır ise kastı ortadan kalkacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun verdiği ve kurulun uygulamaya yerleşmiş bir kararına göre eğer fail mağdurun yaşında yanılmış ise bu yanılma durumu failce öne sürülmelidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 04.02.2014 tarihli, 14-478/34 sayılı kararı). Bu yanılma durumu öne sürülmez ise mahkeme tarafından bu hususa ilişkin bir araştırma yapılması gerekmemektedir. 

 

Ayrıca eğer fail, mağdurun fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişmiş olup olmadığı konusunda bir bilgi sahibi değil ise bu durumda da hatasından yararlanacaktır. Söz konusu bir durum mevcut ise, somut olayın koşulları göz önünde bulundurularak reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna başvurulabilir.

5.HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

Çocukların cinsel istismarı suçunda hukuka uygunluk nedeni olarak mağdurun rızası geçerli sayılabilir. Ancak söz konusu rızaya ilişkin ikili bir ayrım yapılması gerekmektedir. Fiilin işlendiği sırada 15 yaşını doldurmamış çocukların kendisine yönelen eyleme gösterdiği rıza hiçbir koşulda geçerli sayılmamaktadır. Öte yandan, 15 yaşını doldurmuş yani16 yaşından gün almış ancak henüz 18 yaşını doldurmamış çocukların ister nitelikli hal ister suçun temel hali söz konusu olsun fiile gösterdiği rıza geçerli sayılacaktır. Ancak göz önünde bulundurulması gereken bir husus söz konusudur. Eğer mağdura yöneltilen eylem cinsel davranış boyutundan çıkıp cinsel ilişki boyutuna varan bir eylem ise, bu durumda reşit olmayanla cinsel ilişki suçu oluşacaktır ve mağdurun gösterdiği rıza geçerli sayılmayacaktır.

6.SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

A.TEŞEBBÜS

            Bu suç, ilk fıkranın ilk cümlesi açısından fiziksel temas içeren davranışın yoğunluk ve belli bir süreklilik kazanmasıyla tamamlanır. İlk fıkranın ikinci cümlesinde yer alan sarkıntılık durumunda ise cinsel davranışın gerçekleştirilmesi ile suç tamamlanmış olur. Bu suçun ilk fıkrası salt hareket suçudur ve icra hareketleri bölünebiliyor ise teşebbüs mümkündür. 2. fıkrada yer alan nitelikli halde ise vücuda organ ya da başka bir cismin kısmen dahi sokulması ile suç tamamlanır. Failin tüm bu durumlarda kastıyla gerçekleştirdiği hareketleri, elinde olmayan herhangi bir sebep ya da sebeplerle tamamlanamamış ise, bu durumda fail çocukların cinsel istismarı suçuna teşebbüsten cezalandırılacaktır. Eğer fail icra hareketlerine başladıktan sonra bu hareketlerden gönüllü olarak vazgeçiyorsa ya da kendisi suçun tamamlanmasını engelliyorsa bu durumda bu suça teşebbüsten cezalandırılması söz konusu olmayacaktır. Ancak failin o ana kadar yaptığı hareketler de göz önünde bulundurulacaktır. Failin o ana kadar yaptığı hareketler başka bir suç oluşturmuşsa fail o suçtan dolayı cezalandırılır. Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesinin 5. ve 6. fıkrasına ise teşebbüs mümkün değildir.

B.İÇTİMA

            Farklı zamanlarda aynı kişiye karşı gerçekleşen birden fazla cinsel istismar suçu eğer aynı suç işleme kararına bağlanabiliyor ise bu durumda zincirleme suç kuralları uygulama alanı bulabilir. Ancak bu suç aynı kişiye karşı değil de farklı kişilere karşı işlenirse, aynı suç işleme kararına bağlansa bile zincirleme suç kurallarına başvurulamaz. 

            Bir davranış sarkıntılık düzeyinde başlayıp devamında süreklilik ve yoğunluluk kazanırsa bu durumda 1. fıkranın ilk cümlesi tek bir sefer uygulanır. Ancak araya zaman girerse ve cinsel davranışlar farklı zamanlarda vuku bulursa, bu durumda süreklilik meydana gelmiş olur. Bu durumda tek bir suç oluşur diyemeyiz. Böyle bir durumda kastın yenilenip yenilenmediğine göre gerçek içtima ya da zincirleme suç oluşup oluşmadığı değerlendirilir.

            Cinsel istismar suçu işlenmeden önce veya sonra özgürlüğün kısıtlanması durumu söz konusu ise ve koşulları da mevcut ise bu suç ile Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma suçu arasında gerçek içtima kuralları uygulanır. Ancak böyle bir durum söz konusu değil de kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçu cinsel amaçla işlenmişse bu durumda faile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli halinden ceza verilecektir. 

            Çocukların cinsel istismarı suçu ile Kötü Muamele suçu arasında da somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak fikri içtima kuralları söz konusu olabilir.

            Eğer cinsel istismar suçu, pornografik madde üretmek amacıyla işlenmişse bu durumda hem cinsel istismar suçundan hem de Müstehcenlik suçundan faile ayrı ayrı ceza verilir yani iki suç açısından gerçek içtima kuralları uygulanır.

            Genital muayene suçu açısından değerlendirme yapıldığında ise şöyle bir sonuca varılmaktadır; genital muayene suçu var ise cinsel suç yoktur, cinsel suç var ise genital muayene suçu yoktur. Zaten failin kastı cinsel davranış gerçekleştirme yönünde ise, cinsel istismar suçu oluşacaktır.

            Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesinin 5. fıkrasına göre Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış suç söz konusu olur. Başvurulan cebir ve şiddet suçun doğası gereği makul düzeyde ise bu hükme başvurulamaz ancak cebir ve şiddet kasten yaralamanın ağır neticelerine sebep oluyor ise faile hem kasten yaralamanın hem de cinsel istismar suçunun cezası verilir. Yani gerçek içtima kuralları uygulanır.

C.İŞTİRAK

            Cinsel istismar suçunda cinsel davranışı gerçekleştiren kişi doğrudan fail konumundadır. Eğer bu davranışı gerçekleştiren kişi sayısı birden fazla ise bunların hepsi birlikte fail sayılacaktır. Ayriyeten bu suça yardım etme ve azmettirme şeklinde de iştirak edilebilir.

            Çok küçük yaştaki çocuklar maalesef ebeveynleri tarafından dini nikah ile evlendirilmektedir. Bu durumda çocuğun, eşi işe cinsel ilişkiye girmesine razı olan anne ve baba Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesinin 2. fıkrasına istinaden cezalandırılacaktır.

7.MUHAKEME(SORUŞTURMA-KOVUŞTURMA)

            Cinsel istismar suçu eğer sarkıntılık seviyesinde kalmış ise bu durumda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Sarkıntılık suçu dışında kalan ve Türk Ceza Kanunu'nun 103. maddesi kapsamında yer alan tüm hallerde ise görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.

            Çocukların cinsel istismarı suçu ister suçun temel hali olsun ister nitelikli hali olsun ister sarkıntılık düzeyinde kalmış olsun uzlaştırma kapsamında yer alan suçlardan biri değildir.

            Eğer suç sarkıntılık seviyesinde kalmış ise ve suçun faili de çocuk ise bu durumda mağdurun velisi ya da vasisi şikayetçi olmadıkça soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikâyet hakkı 6 ay içinde kullanılmalıdır. Bu durum dışında kalan tüm haller ise savcılık tarafından resen takip edilmektedir.

YARGITAY KARARLARI

1)Sanığın katılan mağdureyi takip etme, katılan mağdureye öpücük atma gibi bedensel temas içermeyen eylemlerinin TCK'nin 103. maddesi kapsamında cinsel istismar veya sarkıntılığa konu davranışlar olarak değerlendirilmesinin mümkün olmaması, sanığın katılan mağdureye yönelik daha önce gerçekleştirdiği bedensel temas içeren göğsünü sıkma ve 22.03.2017 tarihindeki elini katılan mağdurenin omzuna atıp göğüslerini elleme şeklindeki eylemlerinin devamlılık gösterdiği noktasında iddia ve kant bulunmaması, olay yerinin özellikleri, mağdurenin duruşma beyanında bu eylemleri takiben sanığın kaçtığını veya onu ittiğini bildirmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, yolda yürüyen katılan mağdureye yönelik göğsünü sıkma ve 22.03.2017 tarihindeki elini katılan mağdurenin omzuna atıp göğüslerini elleme seklindeki TCK'nin 43. maddesi kapsamında zincirleme bicimde gerçekleştirdiği eylemlerinin devamlılık göstermeyen ani ve kesintili davranış niteliğinde olduğu, bu bağlamda sanığın eylemlerinin zincirleme şekilde TCK'nin 103. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi kapsamında kalan sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. (CGK 23.6.2020, 2019/14-221- 2020/312)

2)Mağdurun, karşılaştıklarında sanığın sarılarak bacağına cinsel organını değdirmeye çalışma eylemlerinin kasıtlı ve cinsel amaçlı olduğunu idrak etmesi, aşamalarda sanığın bu şekildeki eylemini üç farklı günde yaptığını, aynı zamanda sanığın eliyle belinden başlayıp aşağılara doğru okşamaya devam ettiğini ifade etmesi ancak bu eylemlerin ne kadar sürdüğü konusundaki beyanlarında bir açıklık bulunmaması, (gözetildiğinde) sanığın ani, kesintili ve belli bir yoğunluk veya ağırlığa ulaşmadığı değerlendirilen eylemlerinin sarkıntılık düzeyini aşmadığı, bu nedenle TCK’nın 103. Maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi kapsamında kalan zincirleme biçimde sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. (CGK 16.6.2020, 2019/14-256- 2020/295)

3)Sanığın, katılan mağdurenin havlu kabini içerisinde çalıştığı esnada arkasından sessizce gelmesi nedeniyle çarpışmalarından sonra iyi olup olmadığını sorma bahanesiyle kendisine doğru çektiği katılan mağdureye bir dakika boyunca cinsel organını dokundurması, bu süre zarfınca katılan mağdurenin göğüslerinin sanığın vücuduna değmesi, daha sonraki günlerde de sanığın katılan mağdureye anlık temaslarda bulunup sürtünmesi, katılan mağdurenin sanığı bu davranışları nedeniyle bir kez uyarmasına rağmen sanığın, 21.06.2016 tarihinde katılan mağdureyi depoda görevlendirmesinin ardından ateşini ölçme bahanesiyle dört kez alnına dokunarak kontrol ettikten sonra beşinci kez katılan mağdurenin yanına gittiğinde iki eliyle yüzünü sıkıca tutarak dudaklarından uzun bir süre öpmesi ve göğüslerini ellemesi şeklindeki eylemleri, farklı zamanlarda gerçekleştirilen ani birer hareket niteliğinde olmayıp süreklilik göstererek uzun bir süre devam etmesi karşısında, sanığın eylemlerinin sarkıntılık düzeyini aşarak TCK’nın 103. Maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi kapsamındakalan çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. (CGK 16.6.2020, 2019/14-172- 2020/294)

4)Müdür yardımcısı odasında bulundukları süre zarfında sanığın, katılan mağdurenin önce bacaklarının üst tarafına, daha sonra diz kapağı kısmına, ardından tekrar bacağına dokunduğu, yine katılan mağdurenin beline dokunması üzerine katılan mağdurenin “Huylandım tikim var.” demesine karşın eylemini tekrar ettiği, en son katılan mağdure odadan çıkmak isterken onu kendisine çekip kıyafetleri üzerinden cinsel organıyla kalçasına temasta bulunduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın ani bir hareket niteliğinde olmayıp süreklilik gösteren  cinsel davranışlarını, katılan mağdurenin vücudunun farklı yerlerine dokunmak suretiyle ısrarlı bir şekilde sürdürmesi ve katılan mağdureye yönelik bu davranışlarını uzun bir süre devam ettirmesi karşısında, sanığın eyleminin sarkıntılık düzeyini aşarak TCK’nın 103. Maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi kapsamında kalan çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. (CGK 6.2.2020, 2019/14-45- 2020/62)

5)Cinsel taciz ve cinsel istismar suçu ayrı ayrı zamanda gerçekleştiğinde fail her iki suçtan da cezalandırılacaktır, cinsel taciz suçu ile cinsel istismar suçuna birbirine teselsül etmez. (CGK 26/11/2019, 2015/14-208- 2019/666)

6)Hafif derecede zekâ geriliği bulunan mağdureye karşı nitelikli cinsel istismar suçuna TCK’nın 37. Maddesi kapsamında müşterek fail olarak katılan sanıkların eylemi birden fazla kişiyle gerçekleştirdikleri anlaşıldığından, cezalarının TCK’nın. 103/3. Maddesi uyarınca artırılması gerektiği, bu kapsamda her bir sanığın işlediği cinsel istismar suçunun yanı sıra diğer sanıklar tarafından farklı zamanlarda işlenen cinsel istismar suçlarına da iştirak etmeleri nedeniyle TCK’nın 43/1. Maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir. (CGK, 04.12.2018, 1430-602)

7)18.04.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde, sanığın hastanede yatarak tedavi gören ve dolaşmak amacıyla dışarı çağırdığı 12 yaşındaki mağdurenin göğüslerini ellemesi ve boynundan öpmesi şeklindeki eylemi çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturur.(CGK, 27.11.2018, 398-569)

8)18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde, 15 yaşından küçük katılan mağdure ile cinsel ilişkiye giren, katılan mağdureden 5 yıl 8 ay büyük olan ve eyleminin sosyal sonuçlarını bilen sanığın, içinde bulunduğu sosyal ortam ve kişisel özellikleri itibarıyla gerçekleştirdiği bu eylem sonucunda katılan mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmayacağını öngöremeyeceğini kabul etmek mümkün olmayıp, sanığın en azından taksir derecesinde kusurunun bulunduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle sanık hakkında TCK’nın 103/6. Maddesinin uygulanmasına ilişkin mahkeme kararı yerindedir. (CGK, 30.10.2018, 285-491)

9)… sanığın 2005 yılı Aralık ayının 25’inci günü sabah saat 07.00 sıralarında okula giden mağdurenin yoluna çıkıp yanına yaklaştıktan sonra “Ya ben senden vazgeçemiyorum, anlasana!” dediği, iki gün sonra da yürümekte olan mağdurenin arkasından gelip “Yanıma gel, yanıma!” diyerek seslenmesinin ardından kolunu tuttuğu, bundan bir gün sonra ise yolda yürüyen mağdurenin yanına yaklaşıp kolundan tutarak kendisine doğru çektiği olayda; sanığın eylemlerinin öncesinde mağdureye karşı sarf ettiği sözler ile eylem sırasında mağdureyi kendisine doğru çekmesi de nazara alındığında, cinsel arzularını tatmin amacı taşıdığı anlaşılan sanığın, mağdurenin vücut dokunulmazlığını bir suç işleme kararının icrası kapsamında, farklı zamanlarda ve birden fazla kez ani hareketlerle ihlal ederek zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediği sonucuna ulaşılmaktadır. (CGK, 14.11.2017, 342-476)

10)… her ne kadar mağdure sanığın gerçekleştirdiği eylemlerin birinde anüsüne “parmağını sokmak suretiyle dokunduğunu” iddia etmiş ise de, mağdure hakkında düzenlenen İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü raporunda anal yoldan organ veya sair cisim sokma eyleminin tıbbi delillerine rastlanılmadığının belirtilmesi ve sanığın suçun nitelikli halini gerçekleştirdiğine dair hakkında her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı başka bir delilin bulunmaması karşısında, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında ve değişik zamanlarda mağdureye karşı basit cinsel istismar suçunu birden fazla kez işlediği anlaşıldığından, TCK’nun 103/1-1. Cümle 43. Maddeleri gereğince cezalandırılması gerekmektedir. (CGK. 24.10.2017, 2017/14-824- 2017/428)

11)Sanığın aşamalarda istikrarlı şekilde şikayetçi ile aralarındaki husumet nedeniyle iftiraya maruz kaldığını savunması ve mağdurenin annesi olan şikayetçi ile sanık arasında adli mercilere yansıyan husumet bulunduğunun anlaşılması, mağdurenin sanığın cinsel organına parmağını soktuğunu ve arkasında geçerek cinsel organını sokmaya çalıştığını iddia etmesine karşı alınan adli raporlarda bakire olduğunun ve cinsel istismara yönelik herhangi bir emarenin bulunmadığının belirtilmesi, şikayetçi ve mağdurenin kollukta sanığın cinsel istismar eylemlerini gerçekleştirdiğini iddia etmelerine karşın savcılık ve duruşmada sanığa iftira attıklarını söylemeleri, bu bağlamda beyanları arasında çelişkiler olması, mağdurenin sanığa iftira attığına, şikayetçinin ise nasıl iftira atacağını mağdureye öğrettiğine dair beyanlarının tanık Mahmut.. tarafından desteklendiği gibi.. Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen 09.07.2014 tarihli raporda mağdurenin cinsel istismara yönelik anlatımlarının bir yetişkin tarafından öğretilmiş olmasının mümkün olduğunun belirtilmesi ve şikayetçinin, mağdurenin komşuları olan tanık Zehra’ya yaşadığı cinsel istismarı anlattığını beyan etmesine rağmen bu beyanın tanık Zehra tarafından doğrulanmaması karşısında; herhangi bir somut delille desteklenmeyen, aşamalarda değişen ve tanık anlatımlarıyla doğrulanmayan mağdure anlatımlarına itibar edilerek hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi isabetsizdir. (CGK. 18.04.2017, 2017/14-111- 2017/237)

12)TCK’nun 103. Maddesinde üç grup mağdura yer verilmiş olup birincisi onbeş yaşını tamamlamamış olan çocuklar, ikincisi onbeş yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklar, üçüncüsü ise onbeş yaşını tamamlayıp onsekiz yaşını tamamlamamış çocuklardır. Birinci ve ikinci grupta yer alan çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın dahi gerçekleştirilen her türlü cinsel davranıl istismar suçunu oluşturmakta, eylemin bu kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi ise anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca cezanın yarı oranında artırılmasını gerektirmektedir. Üçüncü grupta yer alan çocuklar yönüyle eylemin suç oluşturması için gerçekleştirilen cinsel davranışların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim cebir, tehdit ve hile olmaksızın onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, anılan kanunun 103. Maddesinde düzenlenmiş olan çocukların cinsel istismarı suçundan değil, şikâyet üzerine 104. Maddede düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan cezalandırılacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Sanıkla arasında dosyaya yansıyan herhangi bir husumet bulunmayan katılan Akile’nin, oluşa ilişkin ayrıntılı ifadeler vererek tüm aşamalarda sanığın kendisini bıçakla tehdit edip cebir uygulamak suretiyle rızası dışında cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmesi; nişanlısı olan sanığın eylemini bakire olup olmadığını öğrenmek için yaptığına dair dosya kapsamına uygun açıklamalarda bulunması; Uşak Devlet Hastanesinin 03.09.2013 tarihli raporunda katılan Akile’nin kızlık zarında saat 7 hizasında eski deflore bulunduğunun tespit edilmesi; tanıklar Hüseyin ve İsmail’in aşamalarda nohut topladıktan sonra dönen sanığın kendilerine katılan Akile ile cinsel ilişkiye girdiğini söylediğine ilişkin anlatımlarda bulunması karşısında; sanığın katılan Akile ile cinsel ilişkiye girmediği ve altınların teslimi konusunda yaşanan anlaşmazlıktan dolayı kendisine iftira atıldığı yönündeki savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu anlaşıldığından, sanığın katılan Akile ile rızası dışında cinsel ilişkiye girdiği ve yüklenen suçu işlediği hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde sübuta ermiştir. (CGK. 07.02.2017, 2016/14-762- 2017/53)

13)Mağdure ve ailesi ile sanığın akraba olması ve sanığa iftira atılmasını gerektirecek nitelikte aralarında bir husumetin bulunmaması, beyanına itibar edilmemesi için bir neden bulunmayan mağdurenin tüm aşamalardaki çelişkisiz ve ayrıntılı anlatimları, bu anlatımlarda geçen olguların tanık İsmet tarafından da doğrulanması bir bütün halinde değerlendirildiğinde; olay günü mağdurenin evde yalnız olduğunu bilen sanığın aralarındaki akrabalık ilişkisinin verdiği güven duygusundan da faydalanarak katılanların evine izinsiz girdikten sonra "benimle yatacaksın' diyerek mağdureyi kollarından tutup kanepenin üzerine yatırdığı, mağdurenin alt eşofmanını çıkarmak isterken mağdurenin direnip bağırması üzerine evin yakınında bulunan tanık İsmet'in kapıyı çalması nedeniyle eylemini gerçekleştiremeden mutfak penceresinden kaçtığı, sanığın nitelikli cinsel istismar suçuna yönelik iradesini sözlü ve fiili olarak ortaya koyduğu ancak engel sebep nedeniyle tamamlayamadığı kabul edilmelidir. (CGK. 24.11.2015, 2015/14-515- 2015/418)

14)Sanığın on üç yaşındaki mağdura fili livata yoluyla cinsel istismarda bulunduktan sonra, gitmesine izin vermeyip, bir süre sonra tekrar aynı şekilde cinsel istismarda bulunduğu, sanığın cinsel saldırı filleri arasında makul bir zaman aralığının bulunduğu, dolayısıyla eylemlerini değişik zamanlarda gerçekleştirdiği, başka bir anlatımla eylemlerin aynı zaman dilimi içerisinde işlenmediği gibi, hukuki anlamda tek filden söz edilemeyeceği anlaşılmakla, sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartları oluştuğundan, yerel mahkemenin bu yöndeki uygulamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. (CGK. 04.06.2013, 2012/14-1550- 2013/276)

                                                                                                   

                                                                                                                                                                                                                                                                           AV. SULTAN ESER